11 Mart 2021 Perşembe


 


SEVİLELİM SEVMEYELİM

Bazen yaşam enerjin çekilmiş gibi olur. 

Hiçbir şey ilginç gelmez. Sanki söylenecek herşey söylenmiş, yapılacak yeni bir resim kalmamış, fikirler tükenmiş ve icatların hepsi bulunmuştur. 

Bazen hayat, normal durduğunda daha bir düz duran ama karnını tıka basa doyurduğunda bir anda ortaya çıkan çirkin bir sezaryen göbeği gibi sevimsizdir. 

Beynin karaya vurmuştur. 

İçimde batan birşeyler var. Aklıma yeni gelmedi balıkları yıkıyordum yazma isteği geldi.

İzmir depremi olmuştu. Hepimiz çok üzülmüştük. 

Sağ çıkan yavrucaklar olmuştu. Hatırlıyor musunuz bilmem nüfuslu koca koca insanlar çocukla ekranlara bir poz verebilmek için çocuğu o kolundan bu koluna geçirerek çocuğun ekranlara bakmasını sağlayama çalışıyordu. 

Bunu neden yaptın? demek istedim çok hem de. 

İstemiyor çocuk, korkmuş bu kalabalığı bu flaşları görmek istemiyor görebiliyor musun rahatsız bu durumdan.

Aynı çocuk babasıyla hastane koridorunda yürürken hemşireler sanırım çocuğun videosunu çekiyorlardı.

Çocuk görünce çekildiğini yürümeyi bıraktı. 

Bunu neden yaptınız? İzin aldınız mı çekmeden önce?

Aynı depremde yaşlı bir teyze sele kapılıp gitmişti. 

Torunu sel görüntüsünün videosunu çekiyordu hani. "- Aa babannem demişti!" 

Hep aklımda o soru var , yaşlı kadının yanında biri dursaydı selin görüntüsünü çekmeye çalışmak yerine elini tutsalardı böyle olur muydu acaba? 

Yaşlı diye ölüme böyle korkunç yalnız gitmesi normal miydi? 

Youtube'de Rusya'da bir Youtuber rekor için hamile sevgilisini balkona kapatıyor. 

Kızcağız öldü.

Kimin için, ne için? 

Geçenlerde yerel Magazin dergisine mutluluk pozları veren bir aile babası eşini uyurken vurdu , sonra da kendini. 

Gerçek ile hakikat arasındaki fark nedir? 

Yılbaşından önceydi Twitter'da linç girişimi başlatılan biri intihar etti.

Kadına şiddete karşı olduğunu sosyal medya üzerinden paylaşan bir adam eşini çocukları önünde öldürüyor.

Ya çok takipçili yarın öbür gün bir yerde karşılaşsan selam verecekler mi acaba? Konusuna komşusuna nasıl? 

Çok severek takip ettiklerimi bile sözü ile özü uymuyor diye bıraktım. 

Bunları iyi görmenin bir yolu da Instagram'da farklı, Twitter'da farklı davranırlar. 

Bir oda dolusu kitap okumuştur, ama karakter inşası gerçekleşmemiş, ev zeminde kalmış  öyle ortada kirişler.

Oturmamış anlayacağın.

Bir de bazıları bunlar arasında seminer, atölye verenler bile var; internetten aldığı bir görüntüyü kaynak göstermeden paylaşabiliyor

Ya da bire bir kendim şahit oldum, sadece resmi kullanmıyor başkalarının sözünü bile kendi sözü gibi Insta'da yazıyor.

Çok mu sevilmeye, başkalarının onayına ihtiyacımız var? Bu yaşadığımız hayat kimin öyleyse? 

Bazen de sosyal medyanın iyi tarafları oluyor. 

Daha gelinliği üzerindeyken herkesin gözü önünde bir damat gelini döverken çekilebiliyor, cezasını görebiliyor.

Eski eşini, sevgilisini öldüresiye döven biri tüm ülkede kınanan alçak bir konuma getirtilebiliyor 

Süt firmasında çalışan aklı kıt biri , işinden olabiliyor 

Ne için kullanıyorum sosyal medyayı? 

Sadece hoş anılarımı kaydetmek de olabilir, hava çalım atmak da olabilir  kime ne isteyen istediğini yapar dimi? 

Ama ben kendim için farkettim ki çok orantısız ve yerli yersiz kullandığım zaman mutsuz oluyorum.

Bazen kusasım geliyor , bazen de peş peşe paylaşımlarım ile insanları kendimden kusturasım 

Çok mu yedik acaba?