25 Şubat 2020 Salı



KOŞ Naneli KOŞ

Sanırım 12-13 yaşlarında idim, çalışmaya başladım. Evet buralara kolay gelmedim. Te Allah'ım neredeysem artık.

Kariyerime, konfeksiyon atölyelerinde önce ayakçılık , manşet çevirme (manşet: kazakların bilek kısmına verilen isim), paketleme yaparak başladım.

Okul bittikten sonra işe giderdim, hergün. 15 tatiller ve yaz tatilleri dahil.

Ellerim hızlıydı. Kariyer basamaklarını hızla tırmanıyor ve makine başına oturmaya hak kazanıyordum. Bebek pijamalarına ilik açma makinesini ve düğme makinelerini kullanmayı öğrendim.

Bir ara şeker sektörüne de atılmıştım. Ah bu girişimci ruhum.

Bildiğimiz akide şekerlerinin ne şartlarda paketlendiğini görseniz ... neyse akide ile aranıza girmeyeyim.

Şekerleri poşete doldurduktan sonra piknik tüpünde poşetin ağzını kapatıyorsunuz. Bunu, poşeti belli bir sıcaklığa dayanacak şekilde hafiften yakarak, hemen sonrasında ise parmakcıklarınızla hızlı bir söndürme ve bastırma olayı ile yapıyorsunuz. Poşetin ağzı kapanmış oluyor.

Bu işe çok devam edemedim. İstifa ettim. Parmaklarımı daha çok seviyordum.

Lisenin yarısına kadardı sanırım konfeksiyon atölyelerinde çalışmaya devam ettim. İstikrarlıyımdır.

Lise bitti, biricik ve Abim ve Ablam üniversiteye hazırlanmak için gittiğim dershane paramı ödüyorlardı.
Bende onlara yardım edebilmek için güvenlik sektörüne kapak attım.

Bir kültür merkezinde güvenlik görevlisi olarak işe başladım. İlk ve son vardiyalı işimdi.

Kapıda duruyor , gelenin geçenin çantalarına bakıyordum. Ben ne kirli çamaşırlar gördüm.

Kültür merkezinde çalışmanın en güzel yanı, gösterileri ücretsiz olarak merdiven basamağından ya da kuytu köşe herhangi bir yerden izleyebiliyor olmanızdır.

Her Cuma senfoni orkestrasının provaları olurdu. Allah'ım ne güzel çalıyorlardı.

Hem iş, hem dershane derken çok faydalı bir üniversite hazırlık sürecim olamadı maalesef.

Zar zor bir üniversiteye gittik. Yaşadığım mahallenin okuyan kız çocuk oranını düşününce, bu bir başarı bile sayılabilir aslında.

Okul bitti, iş hayatıma kaldığım yerden değil de kalem tutulacak ,saygı duyulacak bir yerden başlayalım dedik.

Bilgisayar sektöründe havalı ismiyle IT (Information Technology) işe başladım. Yıllar 2002 sonu falan.

Tabii herkesin bir kaderi vardır. Annem, "Ön tekerlek nasıl giderse, arka tekerlek de öyle gelir der. "

Benim kaderimde hep, en aşağılardan başlamak vardı.

Bilgisayar firmasında yemek yapıyor, tuvaletleri yıkıyor , veled diyebileceğim çocukların emirlerine maruz kalıyor bir taraftan da yazdıkları yazılımın satış/pazarlamasını yapıyordum.

Sanırım inavosyon benim göbek adım.

Oradan başka bir bilgisayar firması, oradan Çelik Sektörü Satınalma Sorumlusu derken.. evlendim ve taşındım.

Hayatımda çalışmadığım dönemleri düşününce üniversiteye giderken ki dönem ,bir de evlendiğim ilk zamanlar aklıma geliyor sadece. Sanki milattan beridir çalışıyorum.

Evlendikten sonra da en yorucu birimler geldi, dibimde bitti.

Alnımda ya da yüzümde ne bileyim belki de sırtımda, benim göremediğim, ama iş yeri sahiplerinin ve şirket müdürlerinin gördüğü "ucuza ve çok çalışıyor" yazıyor olmalı.

Üretim/Planlama , Sevkiyat /Lojistik Planlama ve son olarak gene Satınalma Birimi.

Başkalarının ceplerini kara geçirmek, zarara uğratmamak ve karışık işlerini yoluna sokmak konusunda ustayım. Başkalarının ama kendimin değil.

İnsanları mutlu ve memnun etmenin sonu gelmiyor. Dipsiz kuyu.

Forrest Gump filminde , Forrest; düşük IQ lu bir çocuktur.

Daha çocukken bile yaptığı dansı ile Elvis Presley'e ilham oluyor ve büyüdükçe bir sürü başka insana daha ilham oluyor. Ama onun umrunda bile değil.

Jenny, onu gene bir gün terk ettikten sonra, koşmaya başlıyor. İçinden koşmak geliyor ve 3 yıl, 2 ay, 14 gün ve 16 saat koşuyor.

Sonra "Yoruldum" deyip duruyor. Koşmayı o anda bırakıyor. Onu takip eden onlarca insan da şaşkın şaşkın bakıyor.

Şöhret olmak, para kazanmak, mevki ve makam sahibi olmak, birilerini memnun etmek için değil içinden geldiği için , içinden geldiği gibi davranıyor.

Akıl, mantık, çok çalışmak, yüksek yerlerden torpil bulmak evet hepsi önemli şeyler kabul ediyorum.

Ama ben ne istiyorum?  Bana verilen bu hayatı ne ile, kimin için harcıyorum?

Bunca iş tecrübemden sonra, bu yaşımda bunun farkına varmak geç oldu ama pişman değilim.

Her olaydan bir şeyler öğrendim.

Bilgi ve Zaman en değerli sermayem biliyorum.

Umarım ve inşallah Allah'ım ömür verdiği müddetçe, bundan sonrasını hayırla değerlendirebilirim.





Not: Başlık fotoğrafı internetten alıntıdır.