4 Ekim 2022 Salı

 




YORGUN MEKİK

Epeydir kendime acıma günleri düzenliyorum, evet millet ne haldeyken utanmadan kendime için için acıyabiliyorum ben.

Ve dahası çok değersiz buluyorum kimi zaman, kaç yaşına geldin naneli bana şöyle elle tutulur bir başarını söyleyebilir misin diyorum

Sadece kariyer değil , özellik , huy , karakter , ilişkiler , yetenek iyi yaptığın birşey yani

Neler biliyorum net olarak mesela, oradan buradan birşeyler, okuduğum kitaplardan bile çok az şey aklımda kalıyor

Neyde sebat etsem örneğin insan ilişkileri; sonunda bir varoş içimden çıkıveriyor ve sanki hiç medeniyet görmemiş gibi davranıyor

Ben çoğu zaman sabrımın son suyunu da sıkıyorum ondan mıdır bu patlamalar?

Sonra diyorum ki insanların bana saygılı davranma konusunda onları engelleyecek ne yapıyorum ya da bana saygısızca davranabileceği haddi onlara ne ara veriyorum?

Samimi davranmak mı sorun? Kaskatı buz gibi olsam böyle olur muydu?

Hayatım ev-iş ve çocukların okulları arasında dokuma tezgahlarında giden mekik gibi (hiç gördünüz mü bilmiyorum hızlı bir şekilde ileri geri gider) gidiyor.

Gece millet uyurken yemek yapıp, daha insanlar uyanmadan kahvaltı hazırlıyorum.

Bu kadar akıl ve vücut performansı gerektiren bir koşturmacada ruhsal olarak alabildiğim tek enerji: kitap okumak ve çok şükür ki namaz.

Ayrıca bazen beni rahatlatan birkaç şeye denk geliyorum

Önemsediğim ya da hayran kaldığım yazarların, sağlam kitap okuyucuların yorumları ile kimi zaman birebir aynı düşünürken -yaa bende böyle düşünüyordum- demek,  bazen de -onlardan kendimi daha cesur hissederek gerçek düşüncelerimi daha pervasız söylemek.

Her paylaştığınız kitap güzel olamaz arkadaş , her kitap anlaşılır olamaz. Bazıları gerçekten çok anlamsız ya da onların atfettiği anlamları taşımıyor belki yazar bile böyle düşünmedi yazarken hani.

İşte böyle zamanlardan kendime olan ölü güvenim bir bakıyorum zombi gibi kımıldanmaya başlıyor toprağın altından.

Ay diyorum ay ay ben birşeyler biliyorum ya,  fena değilim aslında

Fatma Bayram Hoca ile yapılan bir okuma atölyesinde Hoca demişti ki “iyisiniz aslında biraz zaman harcasanız hiç fena şeyler çıkmayacak sizden”

 

Benim bir şeyi çok iyi yapabilmek için harcadığım zaman o kadar fazla olmalı ki o zaman iyi yaptım diyebiliyorum. Böyle bir zaman son 7-8 yıldır da hiç olmadığı için o yüzden hep yarım gibi hissediyorum yaptıklarımı, okuduklarımı.

 

Nasıl anlatsam, sadece kitap da değil bir toz alacağım tamam mı, iyi almalıyım yani o yüzden çok mesai harcıyorum. Bir valiz hazırlayacağım neler düşünüyorum bir bilseniz

Tabii bu durum beni fazla yoruyor, yarım yamalak yapılan işleri toparlamak düzeltmek. Sessizce üstüme ilave edilen işler var gözükmeyen

 

Neyse kendime acıma seansımı bitireyim bir iki kitaptan bahsetmek istiyorum

 

Biri Fatma Bayram Hoca’nın Bir Vaize’nin Okumaları , diğeri çocuk kitabı; Yalnız Kurt ile Vız Vız

 

Önce Bir Vaize’nin okumalarından başlayım, işaretlediğim epey bir yer oldu ama bana en iyi gelen ne derler; derde deva sadre şifa olan bir bölümü alıntılıyorum:

 

“... Altı yıl önce okuduğum bu kitaptan malesef somut bir fikir ya da bilgi hatırlamıyorum. Madem bu kadar kısa süre içinde unutuyoruz, yazık değil mi onca zamana, emeğe? Ama okumasaydım ne yapardım hayatla? En azından biri kesin, diğeri umulan iki faydası olduğunu düşünüyorum okuduklarımın. Birincisi okunduğu günleri daha kolay geçirmemi, nefes alabilmemi, dünyamı güzelleştirmeyi, Manguel’in ifadesiyle “kaos içinde ahengi sürdürmeyi” sağlıyorlar. İkincisi -umarım- okuduğum her şeyi unuttuğumu zannetsem de illa bir küçük bakış açısı, bir parça zenginlik katıyorlardır düşüncelerime. Umarım adını tam koyamasak da yeni bir tortu ekliyorlardır birikimlerimize.”

 

Bende böyle düşünüyordum sonra da kendimi teselli için bir tuğla koyuyordur beynimde herhalde okuduklarım diyordum. Hoca bir tortu demiş ve çok daha güzel anlatmış.

 

Bana göre bu denli iyi bir okuyucunun bunları yazması hem benim gibi çömezler için umut verdi.

Hem de daha iyi okudukça ben de böyle güzel ifade edebilir miyim düşüncelerimi diye heyecanlandırdı.

 

Bu hafta çok fazla çocuk kitabı okudum. Sayısını gerçekten saymadım ama çocuk kitaplarının da benim üzerimde -hadi diğer eleştirmenler gibi sağaltıcı kelimesini kullanayım – sağaltıcı bir etkisi var.

 

B. ‘ye kitap ararken Yalnız Kurt ile Vız Vız ‘ı gördüm. Cary Fagan yazmış.

Yazarın adını daha önce duymuştum ama okumak nasip olmadı.

İki kitabını aldım. Yalnız Kurt ile Vız Vız Denizaltı Macerası ve Yalnız Kurt ile Vız Vız Müzik Macerası.

 

Denizaltı macerasını bitirdim.

Kitabı okurken kendi kendime kıkırdıyordum, bence çocukların hayal gücünün rengarenkliğini ve bazen de saçmalığını iyi anlatmış yazar.

Renata yalnız takılan bir bebe, kaç yaşındaydı hatırlayamadım şimdi.

Kitap okuyor sürekli. Arkadaşa ihtiyacı olmadığını düşünüyor.

 

Anne-babası ile geçen diyalogları aktarıyorum;

 

Annesi “ Arkadaşsız olmak sağlıklı değildir” diye ısrar etti.

“Ben son derece sağlıklıyım” dedi Renata. “Arkadaşlar mikrop taşır. Burunları akar. İnsanın üstüne üstüne öksürürler . Onlar olmadan çok daha sağlıklıyım.”

 

“Bir fikrim var,” dedi babası. “Yan evde oturan şu tatlı çocuğu bize davet etmeye ne dersin?”

“Hiçbir ortak yanımız yok” dedi Renata.

“Var, ikiniz de insansınız,” dedi annesi.

 

Böyle işte biraz ağladım biraz güldüm biraz hayal kurdum ve gün sonu raporunu şükürle kapattım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder